Bulunca
Adamın biri bayan bevliye mütehasısına muayene için
gider.Bayan doktor hastaya derdini sorar. Hasta adam
"VALLA DOKTOR HANIM YAPAMIYORUM"der. Doktor hanım
hastayı muayene eder,tahliller yapar sonunda reçetesini
yazar ve hastayı bir ay sonra tekrar gelmek üzere
gönderir. Bir ay sonra hasta adam tekrar kontrole
gelince doktor hanım sorar "NE OLDU TEDAVİM İŞE YARADI MI?".
Hasta "MAALESEF DOKTOR"der. Doktor "ALLAH ALLAH" der.
Tekrar aynı muayene ve tahlilleri yapar hastaya reçeteyi
düzenleyip bir ay sonra gelmek üzere gönderir. Bir ay
sonra hasta tekrar gelir, sonuç aynı oktor aynı
işlemleri tekrarlar fakat sonuç değişmez. Doktor en
son kontrole gelişinde artık yaptığı tedaviden sonuç
alamamanın kızgınlığıyla hastaya "GEÇ ODAYA SOYUN"der.
Hasta soyunur,doktorda soyunur, bir güzel işi bitirirler.
Doktor sinirlenir ve "HANİ ULAN YAPAMIYORDUN" der.
Hasta sırıtarak "BULUNCA YAPIYORUM DOKTOR" der.
Üç Adam
Üç adam cennetin kapısında sorgu meleğinin
karşısında duruyormuş (doğal olarak yeni
ölmüş adamlar bunlar). İlk adama nasıl öldüğünü
sormuş melek.
Adam anlatmış: "Uzun süredir karımın beni
aldattığından şüpheleniyordum.İş seyahatine
gitme bahanesiyle evden çıktım ve 2 saat sonra
haber vermeden döndüm. Karım çıplaktı ve banyodan
yeni çıktığını söyledi ama ben ona inanmadım çünkü
saçları kuruydu. Hırsla evi aramaya başladım, kimse
yoktu, fakat yatak odasının penceresinde iki el
gördüm. Yarı çıplak ter içinde bir adamdı bu..
Ellerine vurarak onu aşağı düşürdüm ama çok
şanslıymış, çiçek tarhının üzerine düştü ve ölmedi.
Ben de buzdolabını üzerine attım. Adam öldü ama ben
de kalp krizi geçirdim."
Sıra ikinci adamdaymış:
"Şortumu giymiş evimde günlük sporumu yapıyordum.
Koşu bandını fazla hızlandırmış olmalıyım, birden şerit
koptu ve beni üzerinden fırlattı, pencereden dışarı
uçtum. Neyse ki alt katın penceresine tutunabildim.
Ama manyağın biri beni ellerime vurarak aşağı düşürdü.
Neyse ki çiçeklerin üzerine düşüp kurtuldum ama sapık
herif bu sefer de üzerime buzdolabını attı
ve burdayım işte..."
sıra üçüncü adamdaymıi:
"Ben buzdolabının içinde çıplak bir şekilde
bekliyordum, kendimi burada buldum."
Tanıyın
Biyoloji dersinden yapılacak sınav
için sınıftaki herkes acayip çalışmış,
notlar fotokopiler havada uçuşmuş.
Daha sonra sınavın yapılacağı gün
gitmişler bir de bakmışlar, ortada
kağıt kalem yok sadece sıra sıra
>mikroskoplar. Hocada başlarında
bekliyorken demiş ki, "Bu mikroskoplarda
lam'da bir böceğin bacağı var, sınavınız
bacağından böceği tanımak" Tabi
hemen itirazlar ama fayda etmemiş, hoca
dediği dedik.Öğrenciler mikroskopların
başına geçmiş. Ama bir şey yapamıyorlar.
En sonunda biri dayanamamış, kapıyı
çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş
"Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp
çıkıyorsun?" Kapı hafifçe
aralanmış ve bir bacak uzanmış"
Tanısana hadi lan tanısana kim olduğumu"
Git Başımdan
Padişahın karısı sultan'ın göğüsleri çok
meşhurmuş.Herkesin hayelini süslermiş.
Özelliklede sarayda çalışan Abdül'ün
rüyalarına giriyormuş. Dayanamamış ve
bir gün harem ağasına açılmış.''Sana
1000 altın helal olsun,yeterki yap ''demiş.
Kurnaz harem ağasıda büyücüye losyon
hazırlatıp sultanın banyo sonrası giydiği
korsesine 1 damla damlatmış.Sultan
kaşıntıdan ölecek kimseler çare bulamıyor.
Harem ağası da "Padişahımız sarayda çalışan
Abdül kulunuzun dili sihirlidir tükürüğüyle
çare bulmadığı hastalık yoktur" der padişahta
çaresiz çağırttırır.AbdÜl muradına ermiştir
1 saat boyunca sultanın göğüslerini yalar
çaktırmadan panzehiride sürer. Harem
ağası parasını istediğinde ''Git başımdan
padişaha herşeyi anlatırım senin de kellen
gider benimde ''der. Kızan harem ağası ise
geri kalan losyonun tamamını padişahın
banyodan sonra giyeceği donuna boşaltır...
Domuzlar
Bir gün adamın biri domuz çiftliği kurmaya
karar verir ve 10 dişi, 10 tanede erkek
domuz alır bunları çiftleştirip satmayı
planlar ama bu 10 tane domuzdan bir ay
boyunca hareket göremeyince veteriner bir
ilaç verir ve bu ilaçta işe yaramaz.
Kendisi kendi işini halletmeye karar verir
ve bütün domuzları bir kamyonete yükler ve
ormana götürür belki belki öğrenirler diye
hepsini bir kere becerir sonra eve geri
gelirler. Adam bir hafta bekler ama yine
faaliyet olmayınca tekrar domuzları kamyonete
yükler ve ormana götürür bu sefer hepsini 2
defa becerir eve gelirler ama yine tık yok
adam sinirlenir hepsini tekrar kamyonete
bindirir ormana giderler. Adam gücü bitene
kadar hepsini 10-15 kez becerir eve gelirler
adam ertesi gün ayağa kalkar kalkmaz yatakta
yatarken hanımına seslenir." Hanım bak bakalım
domuzlar ne
yapıyor ?"
Kadın aşağı bakar ve adama dönüp "Bey bütün
domuzlar kamyonete binmiş biride kornaya basıyor"
Duvarcı Ustası
Belediye kuruluşlarından birinde çalışan
bir duvarcı usatasının başına gelen kazayı
şefine anlattığı mektup şöyle: Sayın
şantiye şefim; İş kazası tutanağına planlama
hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek
ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Şu anda
hastanede yatmama neden olan olaylar aynen
aşağıda anlattığım gibi olmuştur. Bildiğiniz
gibi ben bir duvar ustasıyım. İnşaatın altıncı
katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla
artmıştı. Yaklaşık 250 kg kadar olduğunu tahmin
ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu.
Aşağı indim, bir varil buldum, ona sağlam bir
ip bağladım, altıncı kata çıktım. İpi bir
çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya saldım. Tekrar
aşağıya indim ve ipi çekerek varili altıncı kata
çıkardım. İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp
tekrar yukarı çıktım. Bütün tuğlaları varile
doldurdum. Aşağı indim, bağladığım ipin ucunu
çözdüm. İpi çözmemle birlikte birden kendimi
havalarda buldum. Nasıl bulmayayım? Ben yaklaşık
70 kiloyum. 250 kilogramlık varil süratle
aşağıya düşerken beni yukarı çekti. Heyecan ve
şaşkınlıktan ipi bırakmayı akıl edemedim.
Yolun yarısında dolu varille çarpıştık. Sağ iki
kaburgamın bu sırada kırıldığını sanıyorum.
Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple beraber
çıkrığa sıkıştı. Parmaklarım da bu sırada kırıldı.
Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve
tuğlalar etrafa saçıldı. Varil hafifleyince,
bu sefer ben aşağı inmeye varil yukarı çıkmaya
başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık.
Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı.
Can havli ile ipi bırakmayı akıl ettim. Başımı
yukarı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime
geldiğini gördüm. Kafatasımın da böyle çatladığını
sanıyorum. Bayılmışım, gözümü hastanede açtım.
Cenab-ı Hak'tan tüm kullarını böyle görünmez
kazalardan korumasını diler, hürmetle ellerinizden
öperim. Duvarcı ustanız
Suratsız
Roger ağır şartlar altında çalışan bir işçidir. Boi
zamanlarını hep bowling ve voleybol oynayarak
geçirmektedir.Karısı bu duruma üzülür ve bir
hafta sonu onu striptiz klübüne götürmeye karar
verir. O akşam beraberce klübün kapısına gelirler.
Kapıdaki bodyguard, " Hey Roger ..seni görmek ne
güzel!" der..
Karısı: "Daha önce buraya gelmişmiydin Roger..?"
Roger: Hayır..hayır o adamı bowlingten tanıyorum...
içeri girerler ve bir masaya otururlar... Garson gelir..
Garson: iyi akşamlar Roger...
Her zamanki gibi Cin tonik di mi?..
Karısı: Roger bana bak sen buraya daha önce
geldin değil mi?
Hafif hafif öfkelenmeye başlayan karısını sakinleştirmek
zordur..
Roger: Ne alakası var..Voleyboldan tanırım onu bir iki
tek içmişliğimiz var ordan yani... Karısı pek tatmin
olmamıştır ama neyse..
Derken stiriptizci hatunlardan biri masaya gelir..
Stritipzci: Selam Roger...Yine özel masa şovundan
mı istersin..?
Karısı hışımla yerinden kalkar ve klübu terk eder..
Roger peşinden koşar.. Kadın bir taksiye biner ve
taksi kalkmadan Roger da biner...
Kadın öfkeden patlayacakmış gibidir...ve korkunc
sinirlidir..
Şöför: Bu geceki çok suratsızmış be Roger..
Organizasyon
Bir adam, arkadaşı ile yolda giderken
elindeki çakısı ile parmağını kesti. Biraz
ötede sağlık ocağı vardı. Adam:
"-Ben şurada pansuman yaptırayım", dedi.
İçeri girince karşısına iki kapı çıktı. Birinde
"Hastalıklar", ötekinde "Yaralar" yazılı idi
"Yaralar" kapısından girdi.
Yine önünde iki kapı vardı. Birinde "Et",
ötekinde "Kemik" yazıyordu."Et" kapısından girdi.
Yine iki kapı çıktı karşısına. Birinde "Önemli",
ötekinde "Önemsiz" yazıları vardı. "Önemsiz"
kapısından girince kendini sokakta buldu.
Arkadaşı sordu: "-Nasıl iyi baktılar mı?"
"-Hayır; ama organizasyon dehşet"
Cüzdan
Sünnetçinin biri yıllardır kestiği deri
parçalarını saklarmış ve bir gün artık
emekli olmaya karar vermiş. Elindeki derileri
alıp terzinin birine gitmiş ve "bana bunlardan
birşey yap, manevi değerleri çok fazla" demiş.
Terzi de "abi sen bir tatile çık gel o zamana
kadar ben de siparişini bitiririm" demiş.
Sünnetçi tatile gidip gelmiş ve ilk iş olarak
terzinin yanına uğramış.
Ne oldu benim sipariş demiş. Terzi de sünnetçiye
bir cüzdan uzatmış.
Sünnetçi hisimla "Ulan bunca yilin emegi bu kucuk
cuzdan mi? demis.
Terzi hemen cevaplamis "oyle deme abi, biraz
oksayynca valiz oluyor!
Sen İzah Et
On yıldır evlilermiş.. Ama ilk gecelerinden
beri, adam hep karanlıkta sevişmek konusunda
ısrar etmiş.. Kadıncağız yıllar yılı kaç kez
sabahlara kadar yalvarmış, bir kerecik olsun,
ışıkları yakıp sevişmek için ama adam hep inatla
"Hayır" demiş. "Kesinlikle olmaz. İlle de
karanlıkta sevişeceğiz." O gece kadıncağız
gene ışıkları yakmak için yalvaracak gibi olmuş,
ama hemen vazgeçmiş. Kocası on yıl sonra insafa
gelecek değil ya.. Vazgeçmiş ama sadece
yalvarmaktan.. Kafasına koymuş, bu kez çünkü..
Tam sevişmenin en heyecanlı anı, en doruk
noktasında elini kaydırıp, yatağın baş ucundaki
gece lambasının düğmesine dokunuvermiş. Bir de
ne görsün.. Kocasının beline, o yapay aletlerden
biri bağlı değil mi? "Bunu bana nasıl yaparsın"
diye haykırmış. "Bunca yıldır, bu işi sahte bir
aletle yaptığını bana söylemedin bile..
Hemen açıkla bana her şeyi.. Hemen.." Adam çok ama
çok soğukkanlı yanıt vermiş. "Tamam, tamam.. Her
şeyi izah edeceğim sana..
Ama önce sen bana şu üç çocuğumuzu izah et,
bakalım!.."
Hayalet
İki arkadaş bir gece bir parti dönüşünde
yürüyerek eve dönüyorlarmış...Biri biraz
macera olur eğleniriz düşüncesiyle
ilerideki mezarlığa girip kestirmeden
gitmeyi önermiş ve diğeri de hemen kabul
etmiş.Mezarlığın içine girmişler ve yürümeye
başlamışlar. Çok derinlerden 'tak!-tak!'diye
garip sesler gelmeye başlamış biraz sonra.
İki arkadaş bir taraftan tırsarak bir
taraftanda tırstıklarını birbirlerine
belli etmeyerek yürümeye devam etmişler
ama bu korkunç ses onlar yürüdükçe artıyormuş..
Epey ilerledikten sonra ilerideki
sis bulutunun arkasında bir kıpırtı görmüşler.
İyice tırsmışlar ve sis bulutuna
doğru yürümeye devam etmişler.İleride bir
mezarın başında yaşlı bir adamın
elinde çekiçle mezar taşına birşeyler
yazdığını gören arkadaşlardan biri
"Yahu amca bu saatte çalışılır mı biz de
seni hayalet sanıp korkmuştuk"demiş.Yaşlı adam
şöyle bir kafasını kaldırıp gençleri süzdükten
sonra "Adımı yanlış yazmış gerizekalılar!!'demiş
Materyalist
Çok havalı ve zengin bir avukat, yeni
aldığı lüks spor arabasını ofisinin
önüne park eder. Ofisteki arkadaşlarına
nasıl gösteriş yapacağını düşünerek
arabasından inerken, yoldan hızla geçen
bir kamyon sürücü tarafındaki kapıyı
kopartır atar.Avukat derhal cep telefonunu
kapar ve polisi arar. Bir dakika içinde
polis olay yerine gelir fakat daha tek
bir soru sormasına fırsat bırakmadan
avukat isterik bir şekilde haykırmaya
başlar.. Daha geçen gün aldığı arabası
mahvolmuştur ve kaportacı ne kadar
ince iş görse gene de eskisi gibi
olmayacaktır. O kamyonun sürücüsü derhal
bulunmalı ve yaptığı hasar ona mutlaka
ödettirilmelidir.Avukat kızgın ve öfkeli
şikayetini nihayet bitirdiğinde, polis
bıkkın ve inanamaz bir şekilde başını
sallar "Siz avukatların bu kadar
materyalist olmalarını bir türlü
anlayamıyorum.." der "..sahip olduğunuz
şeylere öyle baglanıyorsunuz ki, başka
birşeyi gözünüz görmüyor..."."Nasıl söylersin
böyle birşeyi?" diye hayretle sorar avukat.
Polis adama acı***** ve küçümseyerek bakar
"Sol kolun dirseğinin altından kopmuş
görmüyor musun?Kamyon sana çarptığı sırada
olmuş olmalı ve sen bana kaportacıdan
bahsediyorsun...."
"Aman Tanrım!" diye bağırır avukat.
"Rolex'im de gitmiş...
Kimin Telefonu
Bir golf klübunun soyunma odasında bir sürü adam
giyiniyormuş.Ortada duran bir cep telefonu çalmış,
yakınındaki bir adam hands-free konum düğmesine
basmış ve giyinirken konuşmaya başlamış.
Adam: Alo
Kadın: Merhaba şekerim, kulüpte misin?
Adam: Evet.
Kadın: Ay ben burda süper bir deri ceket gördüm.
1000 dolarcık. Alabilir miyim?
Adam: Oluur, madem çok sevdin, al tabii.
Kadın: Aslında buradan önce de galeriye uğradım.
2005 modelleri gelmiş, tam istediğim renkte birini
buldum.
Adam: Ne kadar?
Kadın: 60 000 dolarcık.
Adam: O parayı vereceksem bütün aksesuarlarını
isterim ama...
Kadın: Yaşasınnn! Bir şey daha var, geçen sene
beğendiğimiz ev yine satılık ve 450 000 dolar
istiyorlar.
Adam: Tamam, ama 420 000 dolardan fazla verme sakın.
Kadın: Oldu şekerim. Sonra görüşürüz. Seni
seviyorum.
Adam: Ben de seni...Görüşürüz.
Adam telefonu kapatıp afallamış şekilde onu seyreden
topluluğa döner ve sorar:
"Bu telefon kimin, bilen var mı?"
Sizin Kızdan Ne Haber?
İki aile varmış ve her iki ailenin de birer
kız çocuğu varmış. Birgün misafirlikte
sohbete başlamışlar;
-Eee sizin kızdan ne haber?..
-Valla işte ne olsun biliyorsunuz işe girdi
geçen sene. Başını kaşıyacak vakti yok. İlk
başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu. Sonra
hafta sonları da çalışmaya başladı. Patronu çok
sevmis her işi ona veriyormus. Derken Ankara
seyahatleri başladı. Bizimki çanta sekreter gibi
patron nereye o oraya.Sonra Paris seyahatleri filan
en sonunda bu iş böyle olmayacak dediler,
patronu ev tuttu. Deli gibi çalışıyor evladım.
Ee , peki sizinki ne alemde?
-Valla bizimki ****** oldu, ben sizin kadar
güzel anlatamıyorum...
Not
Yaşlı Fred, hastaneye kaldırılmış. Ailesi, aile
papazını da kendilerine eşlik etmesi ve gereği
halinde görevini yapması için çağırmış.Papaz ve
aile efradı yatağın etrafında beklerken,
Fred'in durumu anıden kötüleşmiş.
Yatağından yarı doğrularak, el işaretleri ile
yazacak bir şeyler istemiş.Papaz, anlayışlı bir
şekilde,Fred'e bir kağıt ve bir kalem uzatmış.
Fred titreyen ellerle hızlı hızlı kağıda bir
şeyler yazıp kağıdı papaza uzatmış ve aniden ölmüş.
Papaz, böyle acılı bir anda kağıttakileri okumanın
doğru olmayacağını düşünerek kağıdı cebine sokmuş.
Birkaç gün sonra, Fred'in cenazesı sırasında,
Fred'in verdiği kağıdın cebinde olduğunu hatırlamış.
Cenazenin gömülmesinden hemen önce,Papaz ileri çıkarak:
"Sevgili Fred, ölmeden hemen önce benden kağıt
isteyerek birşeyler yazdı. Zamanı uygun olmadığı
için o anda bakmadım fakat şimdi, hepinizin önünde
bu notu okumak istiyorum" demiş ve cebinden kağıdı
çıkararak yüksek sesle okumuş:"Lütfen bir adım sola
çekil. Oksijen hortumuma basıyorsun!"
Kazan Doğurdu
Hoca'nın bir kazanı varmış...
Neyse uzatmayalım mevzuyu..
Köylünün biri Hoca'dan kazanını istemiş.
Hoca vermek istemiyo kazanı ama;bu sefer
de hakkında olumsuz fikir oluşacağı ve
kulis yapılacağı endişesi ile istemeye
istemeye veriyo kazanı köylüye...
Aradan epey bir zaman geçiyo ve köylü kazanın
içinde bir küçük tencere ile birlikte geliyo hocaya...
Yahu Hocam senin kazan doğurdu diyo Hoca'ya...
Hoca kazanı alıyo şöyle evirip çevirip bakıyo,
uzağa gidiyo oradan bakıyo,yukarı kaldırıyo
aşağıdan bakıyo,iyice inceliyo süzüyo ve diyo ki
köylüye;
Doğurur tabi,.mına komuşsun kazanın...
Geri Kalan Kısmı
Bir gün açlıkla ilgili bir anket
yapılacakmış insanlara: "Lütfen dünyanın geri
kalan kısmındaki yiyecek eksikliğine bir çözüm ile
ilgili kişisel görüşünüzü belirtir misiniz? "
Sonuç felaket çünkü:
Afrikalılar "yiyecek" kelimesinin anlamını bilememişler.
Batı Avrupalılar "eksiklik" kelimesinin anlamını
bilememişler. Doğu Avrupalılar "kişisel görüş"
sözcüğünün anlamını bilememişler.
Orta Doğulular "çözüm" kelimesini anlamamışlar.
Güney Amerikalılar "lütfen" kelimesini anlamamışlar.
Ve ABD liler de "dünyanın geri kalan kısmının"
ne olduğunu anlamamışlar.
Roket Yakıtı
Dallas'daki NASA uzay üssünde, üs komutanı,
George ve Bob adındaki astronotları yanına çağırıp,
ertesi gün çıkacakları Mars yolculuğu hakkında
son talimatları verir ve bu zor yolculuğun
öncesinde uyumak üzere evlerine gitmelerini söyler.
Her iki astronot da, talimata uyup evlerine
giderler. George tam uyumak üzereyken telefon
gelir. Arayan Bob'dur.
"Alo, George. Ben Bob. Uyudun mu?"
"Henüz değil."
"Ben çok heyecanlıyım. Uyku tutmadı. Sana da
uyarsa, benimle birlikte içmeye ne dersin?
Uzun süre içki içemiyeceğiz..."
"Ok."
Bir saat sonra George ve Bob buluşurlar, bir
bara girip içki söylerler.Barmen tam içkiyi
verirken ikisine de dikkatlice bakar.
"Hey men. Sizi tanıdım. Yarın Mars'a gidecek
astronotlarsıniz. Size içki verdiğim ortaya
çıkarsa bir daha Dallas'ta ekmek yiyemem ben.
Kusura bakmayın."
George ve Bob barmenle tartışmalarına rağmen o
barda içki içemezler. Başka barlarda şanslarını
denerler; ama TV programlarını sürekli izleyen
barmenler onları her seferinde tanırlar ve içki
vermeyi reddederler.Marketlerde kapalıdır. Tam
eve dönmeye karar verdiklerinde Bob'un aklına
bir fikir gelir.
"Yahu George'cuğum. Bizim uzay roketine koydukları
yakıtın kokusunu hatırlıyor musun? Aynı viski
gibiydi. İstiyorsan ondan içelim."
Birlikte uzay üssüne girerler. Kontrol etmek
bahanesiyle yakıt tankının yanına gelirler.
Kimse şüphelenmez. Onlara güvenmeyip te kime
güveneceklerdir ki zaten. Ertesi sabah füzeye
binecek olanlar onlardır.George ve Bob yakıt
tankından aldıkları yakıttan birer kadeh
içerler; sonra da evlerine giderler. George
tam uyumak üzereyken telefon çalar. Arayan yine
Bob'dur.
"Alo George. Yine ben. Rahatsız ettim ama kusura
bakma. Sana birşey sormak istiyorum. Karnın
ağrıyor mu?"
"Evet Bob. Hem de çok."
"Peki. O zaman sakın gaz çıkarayım deme. Ben
seni TOKYO'dan arıyorum..."
Heykel
"Kadın sevgilisiyle birlikteyken kocasının eve
girdiğini duyar.
- Çabuk! Köşeye geç ve bir heykel gibi davran.
Adamın her yerine bebek yağı sürer, üzerine de bebe
pudrası serper. - Sakın kımıldama ve heykelmişsin
gibi davran! - Bu nedir? hayatım, diye sorar kocası
kapıdan girer girmez.- O mu? Sadece bir heykel.
Smithler yatak odaları için bir tane almışlardı.
O kadar sevdim ki bir tane de ben ısmarladım.
Kimse o andan itibaren heykel hakkında konuşmaz
hatta yatağa girene kadar. Gece saat iki gibi
koca kalkar ve mutfağa gider,bir kaç dakika
sonra da elinde bir sandviç ve bir bira ile
geri döner.- Al bakalım, der, bir şeyler ye. Ben
3 gün boyunca Smith'lerde idiyot gibi dikilirken
kimse bana bir bardak su bile vermemişti.
Eşek Yok
Sonradan olma zengin ağalardan biri safariye gitmeye
karar vermiş. Uzun zaman sonra geriye döndüğünde
köydekilere bahsetmeye başlamış.
Yol boyunca zenginlerin neler yaptığını ve nasıl
yaşadıklarını anlatmış. Bir süre sonra köylünün biri
sormuş…
‘’Ağam neler görmüşsen hele anlat’’
Ağa anlatmaya başlar.
‘’ Bizi kocaman uçaklarla götürmüşlerdir.
Kocaman tekerlekli jiplerle ormanların, nehirlerin,
köprülerin üstünden geçirmişlerdir.’’
Derken bir köylü sorar.
‘’ Hiç hayvan yok mudur? Ağam.’’
‘’ Olmaz mı. Hele zürefa görmüşem ilk önce’’ der ağa.
‘’ O nedir’’ diye sorar köylü.
Ağa görmüş tavırları ile hem sorar hem anlatır.
‘’ Eşeği biliy misiniz?’’
‘’ Biliyiiiz ’’ der köylüler
‘’ İşte eşeğin uzun bacaklı olanı ve boynu eşeğinin üç
katı, üzerinde yuvarlak benek olana zürefa diiyler.’’
Köylüler hayalinde zürefayı canlandırmaya çalışırlar.
Bir süre yol aldıktan sonra bir köylü yine sorar.
‘’ Başka hayvanda var mıdır ağam?’’
‘’ Olmaz mı. Zebra görmüşem bir sürü’’
‘’ O nedir’’ diye sorar köylü
Ağa görmüş tavırları ile tekrar anlatır.
‘’ Eşeği biliy misiniz?’’
‘’ Biliyiiiz ’’ der köylüler
‘’ İşte eşeğin aynı boyunda yukarıdan aşağıya çizgili
pijama giyenine zebra diiyiler.’’
Köylüler hayalinde zebrayı canlandırmaya çalışırlar.
Bir süre yol aldıktan sonra bir köylü yine sorar.
‘’ Başka hayvanda var mıdır ağam?’’
‘’ Olmaz mı. Gergedan görmüşem bir sürü’’
‘’ O nedir’’ diye sorar köylü
Ağa görmüş tavırları ile tekrar anlatır.
‘’ Eşeği biliy misiniz?’’
‘’ Biliyiiiz ’’ der köylüler
‘’ İşte eşeğin yana doğri iki katı, burnunda iki tane
boynuz olanına diiyiler.’’
Köylüler hayalinde gergedanı canlandırmaya çalışırlar.
Bir süre yol aldıktan sonra bir köylü yine sorar.
‘’ Başka hayvanda var mıdır ağam?’’
‘’ Olmaz mı. Boğa yılanı görmüşem bir tane’’
‘’ O nedir’’ diye sorar köylü
Ağa boğa yılanı ile eşek arasında nasıl bir bağ kurarım
da anlatırım diye biraz düşünür.
Köylüler merakla bekler.
Ağa sorar.
‘’ Eşeği biliy misiniz?’’
‘’ Biliyiiiz ’’ der köylüler.
‘’ Eşeğinkini de biliy misiniz?’’’’
‘’ Biliyiiiz ’’ der köylüler
‘’ İşte eşeğinkinin 5 katı uzunlukta amaaa eşek yok
ortalıkta !!.....
Sorular
Adamin biri is muracaatina gitmis. Bir gurubun onunde
gorusmeye almislar... "Simdi sana bazi sorularimiz olacak
bakalim bile bilecek misin?" demisler,
Adam da "sorun" demis.. "Yolcu tasir, karayolunda gider,
sofor kullanir bil bakalim bu nedir?" Adam dusunmus ve
"yolcu otobusu" demis..."Tamam dogru ama hangi marka,
Mercedes var, Mitsubishi var di mi?
Bilemedin ama sana bir sans daha verecegiz" demisler...
"Soyle bakalim havada yolcu tasir, pilot kullanir bu nedir?
" Adam hemen cevaplamis "yolcu ucagi ..."
"Tamam ama" demisler " Boeing var Airbus var di mi hangisi?"
Bunu da bilemedin diyip is gorusmesini bitirip adami gonderirlerken,
adam donmus demiski"Bir soru da ben sorabilir miyim?"
"Tabi buyur sor bu en dogal hakkin" demisler
"Kadinlarin iki bacagi arasinda bulunur, uremeye yarar nedir bu?"
demis... Hemen herkes o malum kelimeyi soylemis.
Adam "tamam bildiniz ama ananinki var ebeninki var di mi hangisi?..."
Marangoz
Kadının birinin apışarasında siyah bir leke çıkmış
ve doktora gitmiş. Doktor lekeye bakmış parmağıyla
ovalamış leke çıkmış kadın sevinerek eve gitmiş.
Ertesi hafta yine aynı yerde leke çıkmış kadın
yine aynı doktora gitmiş. Doktor yine lekeye bakmış
parmağıyla ovalamış leke çıkmış sonra kadına
hanımefendi 'kocanız ne iş yapıyor?' diye sormuş
kadın 'Marangoz'diye cevap verince,doktor
'O zaman söyleyin kocanıza a...ızı yalarken
kulağından kalemi çıkarsın' demiş.
Döner
Adamın biri köyden kasabaya alışveriş yapmak için gider
yol bayağı uzun olunca adamda kasabada yemek yeyip
köyüne öyle dönmek ister bi lokantaya girer garsondan
bir çorba ister ve masasına bırakıldıktan sonra afiyetle
yemeye başlar bu arada alaycı garsonda köylüyü görünce
bununla bi dalga geçeyim de ömrü boyunca anlayamasın der.
Adam çorbasını bitirince garson hemen yanında biter ;
-ehemm efendim arkadan ne alırdınız?
köylü birden kızarır ama altada kalmaz hemen cevabı yapıştırır!
-sen önümdekini kaldır sonra döner verirsin!!!
Lastik Tak
Yaşlı adamın biri otobüse binmiş.
Oturacak yer yokmuş. Ayakta duruken bastonu
durmadan yerden kayıyormuş.
Bunu gören genç bir adam yaşlı amcaya dönüp:
"Bey amca, o bastonun ucuna bir lastik takarsan
kaymaz." demiş.
Bunun üzerine yaşlı adam da genç adama
dönüp: " O lastiği baban zamanında takmış
olsaydı ben şimdi oturuyor olacaktım." demiş
Yenisin Heralde
Bir gün bir tavşan keraneye gitmiş. içeri bi bakmış bütün
hepsi tavşan içerdekilerin. artık yeni arayışlar içine girmek istemiş.
Sonunda bi yılan bulmuş. anlaşmılar. Ama yılanın karnı acıkmış.
Tam icraata geçeceklerken yılan bizim tavşanı yemiş. sonra kendi
kendine düşünmüş "ulan ben bunu yedim ama ya yanlış anlaşılıp
kimse gelmezse bana" sonra pişman olup bizim tavşanı kusarak
çıkarmış. Tavşan sonra sormuş "Sen yenisin heralde",
Yılan "yoo nerden çıkardın?" tavşan "BÖYLE AĞIZA MI ALINIR
.mına koyyim? "
Çok Var
Bir Amerikali, bir İngiliz ve bir Iraklı barda oturmuş içki
içiyorlarmış.
Amerikali içkisini bitirince bardağı havaya firlatmiş, silahını çıkarıp
bardağa ateş edip parçalamış:
"Bizde bardaklar o kadar ucuzdur ki biz Amerika'da aynı bardakla iki
kere içki içmeyiz" demiş.
İngiliz de bunun üzerine içkisini bitirip bardağı havaya fırlatmış ve
ateş ederek bardağı parçalamış:
"Bizim İngiliz kumsallarında bardak yapacak cam için o kadar çok kum
vardır ki, aynı bardakla iki kere içki içmeyiz" demiş.
Bunun üzerine Iraklı da buz gibi soğukkanlı bir şekilde içkisini
bitirmiş, bardağı havaya fırlatmış, silahını çekip Amerikali ve İngilizi
vurup öldürmüş:
"Bağdat'ta bu İngiliz ve Amerikalılardan o kadar çok var ki, biz aynı
adamlarla iki kere içki içmeyiz"
Karıyı da Çalmışlar
Sarhoşun biri üst baş dağınık bir halde
karakola gelir, araba anahtarını göstererek
komisere şöyle der : - Komiserim şu elimde
gördüğünüz anahtar var ya,onun üstünde az önce
benim arabam vardı, şimdi yok. Arabamı çalmışlar...
Komiser sarhoşa şöyle bir bakar: - Sen önce
kendine bir çeki düzen ver bakayım şu haline bak..
devletin komiseri önünde böyle fermuarı açık
durmaya utanmıyormusun?
Sarhoş pantolonunun önünde açık fermuara bakar,
bakar ve şöyle der: - Aha, karıyı da çalmışlar...
8 Numaralı Kutu
Doktorun biri yeni bir muayene açmış. Kapıya yazmış...
"Vizite ücreti 100 Dolar. İyileştirmediğimiz hastaya beş mislini geri veriyoruz..."
Vizite pahalı ama, doktor gerçekten doktor...
Her gelen hasta iyileşip gidiyor...
Doktorun ünü her geçen gün artıyormuş...
Uyanığın biri doktora gidecek, iyileşmeyecek ve beş misli parayı geri alacak ya, kapıyı çalmış...
"Doktor! Ağzımın tadı hiç yok... Öyle kötüyüm ki, hiçbir şeyin tadını alamıyorum..."
Doktor... Adama şöyle bir bakmış, hemşireye seslenmiş:"
Hemşire hanım! Sekiz numaralı kutuyu getirin"
Hemşire adama uzatmış kutuyu, adam, bir kaşık içindekinden yemiş ve anında tükürmüş...
"Ama Bu bok!!!!!"
Doktor sakin, "Evet! İyileştiniz. Tad alıyorsunuz artık.."
Adam, parayı ödemiş sinirleri tepesinde gitmiş...
Aradan birkaç ay geçmiş. büyük bir hırsla yeniden kapısına dayanmış doktorun...
"Doktor bey, ben de hafıza kaybı başladı... Herşeyi unutuyorum...!"
Doktor, adama şöyle bir bakmış yine, hemşireye dönmüş, "Kızım, sekiz numaralı kutuyu getirir misin?" demiş.
Adam, hemen itiraz etmiş, "Ama, o kutuda bok var!"...
Doktor, "Doğru! Bakın, hafızanız da yerine geldi!...."
Adam, ağlamaklı, hırsla ödemiş parayı çıkmış dışarı...
Kurmuş da kurmuş intikam planlarını... Birkaç ay sonra.."
Doktor! Ben de iktidarsızlık başladı... Durumum kötü, hiçbir şey yapamıyorum..."
Doktor adamı gözüyle şöyle bir inceleyip, "Hemşire hanım sekiz numaralı kutuyu getirir misin" diye seslenince, adam, tüm hırsıyla,
"S.kecem, seni de sekiz numaralı kutunu da..." diye bağırmış..
Doktor gayet sakin, "Geçmiş olsun! Artık yapabiliyorsunuz!!!!!!!!!"
Boru Yetmedi
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve
antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için
arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır.
Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev
sahibi bunlara bir şey ikram etmek için biraz
ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır.
Soba yerden 1 m kadar yukarda, altındaki dizili
taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş
olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı,
"adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini
düşürmüş,böylece daha kolay yakmayı amaçlamış."Fizikçi,
"adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın
daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş."Jeolog,
"burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi
bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını
sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış."
Matematikçi, "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş,
böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını
sağlamış." Antropolog, "adam ilkel topluluklarda
görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe
saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş." diyerek görüşünü
bildirmiş. Bu sırada ev sahibi içeri girmiş ve ona
sobanın yukarda olmasının nedenini sormuşlar.
Adam da cevaplamış: "Boru yetmedi."
Adamın biri bayan bevliye mütehasısına muayene için
gider.Bayan doktor hastaya derdini sorar. Hasta adam
"VALLA DOKTOR HANIM YAPAMIYORUM"der. Doktor hanım
hastayı muayene eder,tahliller yapar sonunda reçetesini
yazar ve hastayı bir ay sonra tekrar gelmek üzere
gönderir. Bir ay sonra hasta adam tekrar kontrole
gelince doktor hanım sorar "NE OLDU TEDAVİM İŞE YARADI MI?".
Hasta "MAALESEF DOKTOR"der. Doktor "ALLAH ALLAH" der.
Tekrar aynı muayene ve tahlilleri yapar hastaya reçeteyi
düzenleyip bir ay sonra gelmek üzere gönderir. Bir ay
sonra hasta tekrar gelir, sonuç aynı oktor aynı
işlemleri tekrarlar fakat sonuç değişmez. Doktor en
son kontrole gelişinde artık yaptığı tedaviden sonuç
alamamanın kızgınlığıyla hastaya "GEÇ ODAYA SOYUN"der.
Hasta soyunur,doktorda soyunur, bir güzel işi bitirirler.
Doktor sinirlenir ve "HANİ ULAN YAPAMIYORDUN" der.
Hasta sırıtarak "BULUNCA YAPIYORUM DOKTOR" der.
Üç Adam
Üç adam cennetin kapısında sorgu meleğinin
karşısında duruyormuş (doğal olarak yeni
ölmüş adamlar bunlar). İlk adama nasıl öldüğünü
sormuş melek.
Adam anlatmış: "Uzun süredir karımın beni
aldattığından şüpheleniyordum.İş seyahatine
gitme bahanesiyle evden çıktım ve 2 saat sonra
haber vermeden döndüm. Karım çıplaktı ve banyodan
yeni çıktığını söyledi ama ben ona inanmadım çünkü
saçları kuruydu. Hırsla evi aramaya başladım, kimse
yoktu, fakat yatak odasının penceresinde iki el
gördüm. Yarı çıplak ter içinde bir adamdı bu..
Ellerine vurarak onu aşağı düşürdüm ama çok
şanslıymış, çiçek tarhının üzerine düştü ve ölmedi.
Ben de buzdolabını üzerine attım. Adam öldü ama ben
de kalp krizi geçirdim."
Sıra ikinci adamdaymış:
"Şortumu giymiş evimde günlük sporumu yapıyordum.
Koşu bandını fazla hızlandırmış olmalıyım, birden şerit
koptu ve beni üzerinden fırlattı, pencereden dışarı
uçtum. Neyse ki alt katın penceresine tutunabildim.
Ama manyağın biri beni ellerime vurarak aşağı düşürdü.
Neyse ki çiçeklerin üzerine düşüp kurtuldum ama sapık
herif bu sefer de üzerime buzdolabını attı
ve burdayım işte..."
sıra üçüncü adamdaymıi:
"Ben buzdolabının içinde çıplak bir şekilde
bekliyordum, kendimi burada buldum."
Tanıyın
Biyoloji dersinden yapılacak sınav
için sınıftaki herkes acayip çalışmış,
notlar fotokopiler havada uçuşmuş.
Daha sonra sınavın yapılacağı gün
gitmişler bir de bakmışlar, ortada
kağıt kalem yok sadece sıra sıra
>mikroskoplar. Hocada başlarında
bekliyorken demiş ki, "Bu mikroskoplarda
lam'da bir böceğin bacağı var, sınavınız
bacağından böceği tanımak" Tabi
hemen itirazlar ama fayda etmemiş, hoca
dediği dedik.Öğrenciler mikroskopların
başına geçmiş. Ama bir şey yapamıyorlar.
En sonunda biri dayanamamış, kapıyı
çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş
"Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp
çıkıyorsun?" Kapı hafifçe
aralanmış ve bir bacak uzanmış"
Tanısana hadi lan tanısana kim olduğumu"
Git Başımdan
Padişahın karısı sultan'ın göğüsleri çok
meşhurmuş.Herkesin hayelini süslermiş.
Özelliklede sarayda çalışan Abdül'ün
rüyalarına giriyormuş. Dayanamamış ve
bir gün harem ağasına açılmış.''Sana
1000 altın helal olsun,yeterki yap ''demiş.
Kurnaz harem ağasıda büyücüye losyon
hazırlatıp sultanın banyo sonrası giydiği
korsesine 1 damla damlatmış.Sultan
kaşıntıdan ölecek kimseler çare bulamıyor.
Harem ağası da "Padişahımız sarayda çalışan
Abdül kulunuzun dili sihirlidir tükürüğüyle
çare bulmadığı hastalık yoktur" der padişahta
çaresiz çağırttırır.AbdÜl muradına ermiştir
1 saat boyunca sultanın göğüslerini yalar
çaktırmadan panzehiride sürer. Harem
ağası parasını istediğinde ''Git başımdan
padişaha herşeyi anlatırım senin de kellen
gider benimde ''der. Kızan harem ağası ise
geri kalan losyonun tamamını padişahın
banyodan sonra giyeceği donuna boşaltır...
Domuzlar
Bir gün adamın biri domuz çiftliği kurmaya
karar verir ve 10 dişi, 10 tanede erkek
domuz alır bunları çiftleştirip satmayı
planlar ama bu 10 tane domuzdan bir ay
boyunca hareket göremeyince veteriner bir
ilaç verir ve bu ilaçta işe yaramaz.
Kendisi kendi işini halletmeye karar verir
ve bütün domuzları bir kamyonete yükler ve
ormana götürür belki belki öğrenirler diye
hepsini bir kere becerir sonra eve geri
gelirler. Adam bir hafta bekler ama yine
faaliyet olmayınca tekrar domuzları kamyonete
yükler ve ormana götürür bu sefer hepsini 2
defa becerir eve gelirler ama yine tık yok
adam sinirlenir hepsini tekrar kamyonete
bindirir ormana giderler. Adam gücü bitene
kadar hepsini 10-15 kez becerir eve gelirler
adam ertesi gün ayağa kalkar kalkmaz yatakta
yatarken hanımına seslenir." Hanım bak bakalım
domuzlar ne
yapıyor ?"
Kadın aşağı bakar ve adama dönüp "Bey bütün
domuzlar kamyonete binmiş biride kornaya basıyor"
Duvarcı Ustası
Belediye kuruluşlarından birinde çalışan
bir duvarcı usatasının başına gelen kazayı
şefine anlattığı mektup şöyle: Sayın
şantiye şefim; İş kazası tutanağına planlama
hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek
ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Şu anda
hastanede yatmama neden olan olaylar aynen
aşağıda anlattığım gibi olmuştur. Bildiğiniz
gibi ben bir duvar ustasıyım. İnşaatın altıncı
katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla
artmıştı. Yaklaşık 250 kg kadar olduğunu tahmin
ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu.
Aşağı indim, bir varil buldum, ona sağlam bir
ip bağladım, altıncı kata çıktım. İpi bir
çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya saldım. Tekrar
aşağıya indim ve ipi çekerek varili altıncı kata
çıkardım. İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp
tekrar yukarı çıktım. Bütün tuğlaları varile
doldurdum. Aşağı indim, bağladığım ipin ucunu
çözdüm. İpi çözmemle birlikte birden kendimi
havalarda buldum. Nasıl bulmayayım? Ben yaklaşık
70 kiloyum. 250 kilogramlık varil süratle
aşağıya düşerken beni yukarı çekti. Heyecan ve
şaşkınlıktan ipi bırakmayı akıl edemedim.
Yolun yarısında dolu varille çarpıştık. Sağ iki
kaburgamın bu sırada kırıldığını sanıyorum.
Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple beraber
çıkrığa sıkıştı. Parmaklarım da bu sırada kırıldı.
Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve
tuğlalar etrafa saçıldı. Varil hafifleyince,
bu sefer ben aşağı inmeye varil yukarı çıkmaya
başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık.
Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı.
Can havli ile ipi bırakmayı akıl ettim. Başımı
yukarı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime
geldiğini gördüm. Kafatasımın da böyle çatladığını
sanıyorum. Bayılmışım, gözümü hastanede açtım.
Cenab-ı Hak'tan tüm kullarını böyle görünmez
kazalardan korumasını diler, hürmetle ellerinizden
öperim. Duvarcı ustanız
Suratsız
Roger ağır şartlar altında çalışan bir işçidir. Boi
zamanlarını hep bowling ve voleybol oynayarak
geçirmektedir.Karısı bu duruma üzülür ve bir
hafta sonu onu striptiz klübüne götürmeye karar
verir. O akşam beraberce klübün kapısına gelirler.
Kapıdaki bodyguard, " Hey Roger ..seni görmek ne
güzel!" der..
Karısı: "Daha önce buraya gelmişmiydin Roger..?"
Roger: Hayır..hayır o adamı bowlingten tanıyorum...
içeri girerler ve bir masaya otururlar... Garson gelir..
Garson: iyi akşamlar Roger...
Her zamanki gibi Cin tonik di mi?..
Karısı: Roger bana bak sen buraya daha önce
geldin değil mi?
Hafif hafif öfkelenmeye başlayan karısını sakinleştirmek
zordur..
Roger: Ne alakası var..Voleyboldan tanırım onu bir iki
tek içmişliğimiz var ordan yani... Karısı pek tatmin
olmamıştır ama neyse..
Derken stiriptizci hatunlardan biri masaya gelir..
Stritipzci: Selam Roger...Yine özel masa şovundan
mı istersin..?
Karısı hışımla yerinden kalkar ve klübu terk eder..
Roger peşinden koşar.. Kadın bir taksiye biner ve
taksi kalkmadan Roger da biner...
Kadın öfkeden patlayacakmış gibidir...ve korkunc
sinirlidir..
Şöför: Bu geceki çok suratsızmış be Roger..
Organizasyon
Bir adam, arkadaşı ile yolda giderken
elindeki çakısı ile parmağını kesti. Biraz
ötede sağlık ocağı vardı. Adam:
"-Ben şurada pansuman yaptırayım", dedi.
İçeri girince karşısına iki kapı çıktı. Birinde
"Hastalıklar", ötekinde "Yaralar" yazılı idi
"Yaralar" kapısından girdi.
Yine önünde iki kapı vardı. Birinde "Et",
ötekinde "Kemik" yazıyordu."Et" kapısından girdi.
Yine iki kapı çıktı karşısına. Birinde "Önemli",
ötekinde "Önemsiz" yazıları vardı. "Önemsiz"
kapısından girince kendini sokakta buldu.
Arkadaşı sordu: "-Nasıl iyi baktılar mı?"
"-Hayır; ama organizasyon dehşet"
Cüzdan
Sünnetçinin biri yıllardır kestiği deri
parçalarını saklarmış ve bir gün artık
emekli olmaya karar vermiş. Elindeki derileri
alıp terzinin birine gitmiş ve "bana bunlardan
birşey yap, manevi değerleri çok fazla" demiş.
Terzi de "abi sen bir tatile çık gel o zamana
kadar ben de siparişini bitiririm" demiş.
Sünnetçi tatile gidip gelmiş ve ilk iş olarak
terzinin yanına uğramış.
Ne oldu benim sipariş demiş. Terzi de sünnetçiye
bir cüzdan uzatmış.
Sünnetçi hisimla "Ulan bunca yilin emegi bu kucuk
cuzdan mi? demis.
Terzi hemen cevaplamis "oyle deme abi, biraz
oksayynca valiz oluyor!
Sen İzah Et
On yıldır evlilermiş.. Ama ilk gecelerinden
beri, adam hep karanlıkta sevişmek konusunda
ısrar etmiş.. Kadıncağız yıllar yılı kaç kez
sabahlara kadar yalvarmış, bir kerecik olsun,
ışıkları yakıp sevişmek için ama adam hep inatla
"Hayır" demiş. "Kesinlikle olmaz. İlle de
karanlıkta sevişeceğiz." O gece kadıncağız
gene ışıkları yakmak için yalvaracak gibi olmuş,
ama hemen vazgeçmiş. Kocası on yıl sonra insafa
gelecek değil ya.. Vazgeçmiş ama sadece
yalvarmaktan.. Kafasına koymuş, bu kez çünkü..
Tam sevişmenin en heyecanlı anı, en doruk
noktasında elini kaydırıp, yatağın baş ucundaki
gece lambasının düğmesine dokunuvermiş. Bir de
ne görsün.. Kocasının beline, o yapay aletlerden
biri bağlı değil mi? "Bunu bana nasıl yaparsın"
diye haykırmış. "Bunca yıldır, bu işi sahte bir
aletle yaptığını bana söylemedin bile..
Hemen açıkla bana her şeyi.. Hemen.." Adam çok ama
çok soğukkanlı yanıt vermiş. "Tamam, tamam.. Her
şeyi izah edeceğim sana..
Ama önce sen bana şu üç çocuğumuzu izah et,
bakalım!.."
Hayalet
İki arkadaş bir gece bir parti dönüşünde
yürüyerek eve dönüyorlarmış...Biri biraz
macera olur eğleniriz düşüncesiyle
ilerideki mezarlığa girip kestirmeden
gitmeyi önermiş ve diğeri de hemen kabul
etmiş.Mezarlığın içine girmişler ve yürümeye
başlamışlar. Çok derinlerden 'tak!-tak!'diye
garip sesler gelmeye başlamış biraz sonra.
İki arkadaş bir taraftan tırsarak bir
taraftanda tırstıklarını birbirlerine
belli etmeyerek yürümeye devam etmişler
ama bu korkunç ses onlar yürüdükçe artıyormuş..
Epey ilerledikten sonra ilerideki
sis bulutunun arkasında bir kıpırtı görmüşler.
İyice tırsmışlar ve sis bulutuna
doğru yürümeye devam etmişler.İleride bir
mezarın başında yaşlı bir adamın
elinde çekiçle mezar taşına birşeyler
yazdığını gören arkadaşlardan biri
"Yahu amca bu saatte çalışılır mı biz de
seni hayalet sanıp korkmuştuk"demiş.Yaşlı adam
şöyle bir kafasını kaldırıp gençleri süzdükten
sonra "Adımı yanlış yazmış gerizekalılar!!'demiş
Materyalist
Çok havalı ve zengin bir avukat, yeni
aldığı lüks spor arabasını ofisinin
önüne park eder. Ofisteki arkadaşlarına
nasıl gösteriş yapacağını düşünerek
arabasından inerken, yoldan hızla geçen
bir kamyon sürücü tarafındaki kapıyı
kopartır atar.Avukat derhal cep telefonunu
kapar ve polisi arar. Bir dakika içinde
polis olay yerine gelir fakat daha tek
bir soru sormasına fırsat bırakmadan
avukat isterik bir şekilde haykırmaya
başlar.. Daha geçen gün aldığı arabası
mahvolmuştur ve kaportacı ne kadar
ince iş görse gene de eskisi gibi
olmayacaktır. O kamyonun sürücüsü derhal
bulunmalı ve yaptığı hasar ona mutlaka
ödettirilmelidir.Avukat kızgın ve öfkeli
şikayetini nihayet bitirdiğinde, polis
bıkkın ve inanamaz bir şekilde başını
sallar "Siz avukatların bu kadar
materyalist olmalarını bir türlü
anlayamıyorum.." der "..sahip olduğunuz
şeylere öyle baglanıyorsunuz ki, başka
birşeyi gözünüz görmüyor..."."Nasıl söylersin
böyle birşeyi?" diye hayretle sorar avukat.
Polis adama acı***** ve küçümseyerek bakar
"Sol kolun dirseğinin altından kopmuş
görmüyor musun?Kamyon sana çarptığı sırada
olmuş olmalı ve sen bana kaportacıdan
bahsediyorsun...."
"Aman Tanrım!" diye bağırır avukat.
"Rolex'im de gitmiş...
Kimin Telefonu
Bir golf klübunun soyunma odasında bir sürü adam
giyiniyormuş.Ortada duran bir cep telefonu çalmış,
yakınındaki bir adam hands-free konum düğmesine
basmış ve giyinirken konuşmaya başlamış.
Adam: Alo
Kadın: Merhaba şekerim, kulüpte misin?
Adam: Evet.
Kadın: Ay ben burda süper bir deri ceket gördüm.
1000 dolarcık. Alabilir miyim?
Adam: Oluur, madem çok sevdin, al tabii.
Kadın: Aslında buradan önce de galeriye uğradım.
2005 modelleri gelmiş, tam istediğim renkte birini
buldum.
Adam: Ne kadar?
Kadın: 60 000 dolarcık.
Adam: O parayı vereceksem bütün aksesuarlarını
isterim ama...
Kadın: Yaşasınnn! Bir şey daha var, geçen sene
beğendiğimiz ev yine satılık ve 450 000 dolar
istiyorlar.
Adam: Tamam, ama 420 000 dolardan fazla verme sakın.
Kadın: Oldu şekerim. Sonra görüşürüz. Seni
seviyorum.
Adam: Ben de seni...Görüşürüz.
Adam telefonu kapatıp afallamış şekilde onu seyreden
topluluğa döner ve sorar:
"Bu telefon kimin, bilen var mı?"
Sizin Kızdan Ne Haber?
İki aile varmış ve her iki ailenin de birer
kız çocuğu varmış. Birgün misafirlikte
sohbete başlamışlar;
-Eee sizin kızdan ne haber?..
-Valla işte ne olsun biliyorsunuz işe girdi
geçen sene. Başını kaşıyacak vakti yok. İlk
başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu. Sonra
hafta sonları da çalışmaya başladı. Patronu çok
sevmis her işi ona veriyormus. Derken Ankara
seyahatleri başladı. Bizimki çanta sekreter gibi
patron nereye o oraya.Sonra Paris seyahatleri filan
en sonunda bu iş böyle olmayacak dediler,
patronu ev tuttu. Deli gibi çalışıyor evladım.
Ee , peki sizinki ne alemde?
-Valla bizimki ****** oldu, ben sizin kadar
güzel anlatamıyorum...
Not
Yaşlı Fred, hastaneye kaldırılmış. Ailesi, aile
papazını da kendilerine eşlik etmesi ve gereği
halinde görevini yapması için çağırmış.Papaz ve
aile efradı yatağın etrafında beklerken,
Fred'in durumu anıden kötüleşmiş.
Yatağından yarı doğrularak, el işaretleri ile
yazacak bir şeyler istemiş.Papaz, anlayışlı bir
şekilde,Fred'e bir kağıt ve bir kalem uzatmış.
Fred titreyen ellerle hızlı hızlı kağıda bir
şeyler yazıp kağıdı papaza uzatmış ve aniden ölmüş.
Papaz, böyle acılı bir anda kağıttakileri okumanın
doğru olmayacağını düşünerek kağıdı cebine sokmuş.
Birkaç gün sonra, Fred'in cenazesı sırasında,
Fred'in verdiği kağıdın cebinde olduğunu hatırlamış.
Cenazenin gömülmesinden hemen önce,Papaz ileri çıkarak:
"Sevgili Fred, ölmeden hemen önce benden kağıt
isteyerek birşeyler yazdı. Zamanı uygun olmadığı
için o anda bakmadım fakat şimdi, hepinizin önünde
bu notu okumak istiyorum" demiş ve cebinden kağıdı
çıkararak yüksek sesle okumuş:"Lütfen bir adım sola
çekil. Oksijen hortumuma basıyorsun!"
Kazan Doğurdu
Hoca'nın bir kazanı varmış...
Neyse uzatmayalım mevzuyu..
Köylünün biri Hoca'dan kazanını istemiş.
Hoca vermek istemiyo kazanı ama;bu sefer
de hakkında olumsuz fikir oluşacağı ve
kulis yapılacağı endişesi ile istemeye
istemeye veriyo kazanı köylüye...
Aradan epey bir zaman geçiyo ve köylü kazanın
içinde bir küçük tencere ile birlikte geliyo hocaya...
Yahu Hocam senin kazan doğurdu diyo Hoca'ya...
Hoca kazanı alıyo şöyle evirip çevirip bakıyo,
uzağa gidiyo oradan bakıyo,yukarı kaldırıyo
aşağıdan bakıyo,iyice inceliyo süzüyo ve diyo ki
köylüye;
Doğurur tabi,.mına komuşsun kazanın...
Geri Kalan Kısmı
Bir gün açlıkla ilgili bir anket
yapılacakmış insanlara: "Lütfen dünyanın geri
kalan kısmındaki yiyecek eksikliğine bir çözüm ile
ilgili kişisel görüşünüzü belirtir misiniz? "
Sonuç felaket çünkü:
Afrikalılar "yiyecek" kelimesinin anlamını bilememişler.
Batı Avrupalılar "eksiklik" kelimesinin anlamını
bilememişler. Doğu Avrupalılar "kişisel görüş"
sözcüğünün anlamını bilememişler.
Orta Doğulular "çözüm" kelimesini anlamamışlar.
Güney Amerikalılar "lütfen" kelimesini anlamamışlar.
Ve ABD liler de "dünyanın geri kalan kısmının"
ne olduğunu anlamamışlar.
Roket Yakıtı
Dallas'daki NASA uzay üssünde, üs komutanı,
George ve Bob adındaki astronotları yanına çağırıp,
ertesi gün çıkacakları Mars yolculuğu hakkında
son talimatları verir ve bu zor yolculuğun
öncesinde uyumak üzere evlerine gitmelerini söyler.
Her iki astronot da, talimata uyup evlerine
giderler. George tam uyumak üzereyken telefon
gelir. Arayan Bob'dur.
"Alo, George. Ben Bob. Uyudun mu?"
"Henüz değil."
"Ben çok heyecanlıyım. Uyku tutmadı. Sana da
uyarsa, benimle birlikte içmeye ne dersin?
Uzun süre içki içemiyeceğiz..."
"Ok."
Bir saat sonra George ve Bob buluşurlar, bir
bara girip içki söylerler.Barmen tam içkiyi
verirken ikisine de dikkatlice bakar.
"Hey men. Sizi tanıdım. Yarın Mars'a gidecek
astronotlarsıniz. Size içki verdiğim ortaya
çıkarsa bir daha Dallas'ta ekmek yiyemem ben.
Kusura bakmayın."
George ve Bob barmenle tartışmalarına rağmen o
barda içki içemezler. Başka barlarda şanslarını
denerler; ama TV programlarını sürekli izleyen
barmenler onları her seferinde tanırlar ve içki
vermeyi reddederler.Marketlerde kapalıdır. Tam
eve dönmeye karar verdiklerinde Bob'un aklına
bir fikir gelir.
"Yahu George'cuğum. Bizim uzay roketine koydukları
yakıtın kokusunu hatırlıyor musun? Aynı viski
gibiydi. İstiyorsan ondan içelim."
Birlikte uzay üssüne girerler. Kontrol etmek
bahanesiyle yakıt tankının yanına gelirler.
Kimse şüphelenmez. Onlara güvenmeyip te kime
güveneceklerdir ki zaten. Ertesi sabah füzeye
binecek olanlar onlardır.George ve Bob yakıt
tankından aldıkları yakıttan birer kadeh
içerler; sonra da evlerine giderler. George
tam uyumak üzereyken telefon çalar. Arayan yine
Bob'dur.
"Alo George. Yine ben. Rahatsız ettim ama kusura
bakma. Sana birşey sormak istiyorum. Karnın
ağrıyor mu?"
"Evet Bob. Hem de çok."
"Peki. O zaman sakın gaz çıkarayım deme. Ben
seni TOKYO'dan arıyorum..."
Heykel
"Kadın sevgilisiyle birlikteyken kocasının eve
girdiğini duyar.
- Çabuk! Köşeye geç ve bir heykel gibi davran.
Adamın her yerine bebek yağı sürer, üzerine de bebe
pudrası serper. - Sakın kımıldama ve heykelmişsin
gibi davran! - Bu nedir? hayatım, diye sorar kocası
kapıdan girer girmez.- O mu? Sadece bir heykel.
Smithler yatak odaları için bir tane almışlardı.
O kadar sevdim ki bir tane de ben ısmarladım.
Kimse o andan itibaren heykel hakkında konuşmaz
hatta yatağa girene kadar. Gece saat iki gibi
koca kalkar ve mutfağa gider,bir kaç dakika
sonra da elinde bir sandviç ve bir bira ile
geri döner.- Al bakalım, der, bir şeyler ye. Ben
3 gün boyunca Smith'lerde idiyot gibi dikilirken
kimse bana bir bardak su bile vermemişti.
Eşek Yok
Sonradan olma zengin ağalardan biri safariye gitmeye
karar vermiş. Uzun zaman sonra geriye döndüğünde
köydekilere bahsetmeye başlamış.
Yol boyunca zenginlerin neler yaptığını ve nasıl
yaşadıklarını anlatmış. Bir süre sonra köylünün biri
sormuş…
‘’Ağam neler görmüşsen hele anlat’’
Ağa anlatmaya başlar.
‘’ Bizi kocaman uçaklarla götürmüşlerdir.
Kocaman tekerlekli jiplerle ormanların, nehirlerin,
köprülerin üstünden geçirmişlerdir.’’
Derken bir köylü sorar.
‘’ Hiç hayvan yok mudur? Ağam.’’
‘’ Olmaz mı. Hele zürefa görmüşem ilk önce’’ der ağa.
‘’ O nedir’’ diye sorar köylü.
Ağa görmüş tavırları ile hem sorar hem anlatır.
‘’ Eşeği biliy misiniz?’’
‘’ Biliyiiiz ’’ der köylüler
‘’ İşte eşeğin uzun bacaklı olanı ve boynu eşeğinin üç
katı, üzerinde yuvarlak benek olana zürefa diiyler.’’
Köylüler hayalinde zürefayı canlandırmaya çalışırlar.
Bir süre yol aldıktan sonra bir köylü yine sorar.
‘’ Başka hayvanda var mıdır ağam?’’
‘’ Olmaz mı. Zebra görmüşem bir sürü’’
‘’ O nedir’’ diye sorar köylü
Ağa görmüş tavırları ile tekrar anlatır.
‘’ Eşeği biliy misiniz?’’
‘’ Biliyiiiz ’’ der köylüler
‘’ İşte eşeğin aynı boyunda yukarıdan aşağıya çizgili
pijama giyenine zebra diiyiler.’’
Köylüler hayalinde zebrayı canlandırmaya çalışırlar.
Bir süre yol aldıktan sonra bir köylü yine sorar.
‘’ Başka hayvanda var mıdır ağam?’’
‘’ Olmaz mı. Gergedan görmüşem bir sürü’’
‘’ O nedir’’ diye sorar köylü
Ağa görmüş tavırları ile tekrar anlatır.
‘’ Eşeği biliy misiniz?’’
‘’ Biliyiiiz ’’ der köylüler
‘’ İşte eşeğin yana doğri iki katı, burnunda iki tane
boynuz olanına diiyiler.’’
Köylüler hayalinde gergedanı canlandırmaya çalışırlar.
Bir süre yol aldıktan sonra bir köylü yine sorar.
‘’ Başka hayvanda var mıdır ağam?’’
‘’ Olmaz mı. Boğa yılanı görmüşem bir tane’’
‘’ O nedir’’ diye sorar köylü
Ağa boğa yılanı ile eşek arasında nasıl bir bağ kurarım
da anlatırım diye biraz düşünür.
Köylüler merakla bekler.
Ağa sorar.
‘’ Eşeği biliy misiniz?’’
‘’ Biliyiiiz ’’ der köylüler.
‘’ Eşeğinkini de biliy misiniz?’’’’
‘’ Biliyiiiz ’’ der köylüler
‘’ İşte eşeğinkinin 5 katı uzunlukta amaaa eşek yok
ortalıkta !!.....
Sorular
Adamin biri is muracaatina gitmis. Bir gurubun onunde
gorusmeye almislar... "Simdi sana bazi sorularimiz olacak
bakalim bile bilecek misin?" demisler,
Adam da "sorun" demis.. "Yolcu tasir, karayolunda gider,
sofor kullanir bil bakalim bu nedir?" Adam dusunmus ve
"yolcu otobusu" demis..."Tamam dogru ama hangi marka,
Mercedes var, Mitsubishi var di mi?
Bilemedin ama sana bir sans daha verecegiz" demisler...
"Soyle bakalim havada yolcu tasir, pilot kullanir bu nedir?
" Adam hemen cevaplamis "yolcu ucagi ..."
"Tamam ama" demisler " Boeing var Airbus var di mi hangisi?"
Bunu da bilemedin diyip is gorusmesini bitirip adami gonderirlerken,
adam donmus demiski"Bir soru da ben sorabilir miyim?"
"Tabi buyur sor bu en dogal hakkin" demisler
"Kadinlarin iki bacagi arasinda bulunur, uremeye yarar nedir bu?"
demis... Hemen herkes o malum kelimeyi soylemis.
Adam "tamam bildiniz ama ananinki var ebeninki var di mi hangisi?..."
Marangoz
Kadının birinin apışarasında siyah bir leke çıkmış
ve doktora gitmiş. Doktor lekeye bakmış parmağıyla
ovalamış leke çıkmış kadın sevinerek eve gitmiş.
Ertesi hafta yine aynı yerde leke çıkmış kadın
yine aynı doktora gitmiş. Doktor yine lekeye bakmış
parmağıyla ovalamış leke çıkmış sonra kadına
hanımefendi 'kocanız ne iş yapıyor?' diye sormuş
kadın 'Marangoz'diye cevap verince,doktor
'O zaman söyleyin kocanıza a...ızı yalarken
kulağından kalemi çıkarsın' demiş.
Döner
Adamın biri köyden kasabaya alışveriş yapmak için gider
yol bayağı uzun olunca adamda kasabada yemek yeyip
köyüne öyle dönmek ister bi lokantaya girer garsondan
bir çorba ister ve masasına bırakıldıktan sonra afiyetle
yemeye başlar bu arada alaycı garsonda köylüyü görünce
bununla bi dalga geçeyim de ömrü boyunca anlayamasın der.
Adam çorbasını bitirince garson hemen yanında biter ;
-ehemm efendim arkadan ne alırdınız?
köylü birden kızarır ama altada kalmaz hemen cevabı yapıştırır!
-sen önümdekini kaldır sonra döner verirsin!!!
Lastik Tak
Yaşlı adamın biri otobüse binmiş.
Oturacak yer yokmuş. Ayakta duruken bastonu
durmadan yerden kayıyormuş.
Bunu gören genç bir adam yaşlı amcaya dönüp:
"Bey amca, o bastonun ucuna bir lastik takarsan
kaymaz." demiş.
Bunun üzerine yaşlı adam da genç adama
dönüp: " O lastiği baban zamanında takmış
olsaydı ben şimdi oturuyor olacaktım." demiş
Yenisin Heralde
Bir gün bir tavşan keraneye gitmiş. içeri bi bakmış bütün
hepsi tavşan içerdekilerin. artık yeni arayışlar içine girmek istemiş.
Sonunda bi yılan bulmuş. anlaşmılar. Ama yılanın karnı acıkmış.
Tam icraata geçeceklerken yılan bizim tavşanı yemiş. sonra kendi
kendine düşünmüş "ulan ben bunu yedim ama ya yanlış anlaşılıp
kimse gelmezse bana" sonra pişman olup bizim tavşanı kusarak
çıkarmış. Tavşan sonra sormuş "Sen yenisin heralde",
Yılan "yoo nerden çıkardın?" tavşan "BÖYLE AĞIZA MI ALINIR
.mına koyyim? "
Çok Var
Bir Amerikali, bir İngiliz ve bir Iraklı barda oturmuş içki
içiyorlarmış.
Amerikali içkisini bitirince bardağı havaya firlatmiş, silahını çıkarıp
bardağa ateş edip parçalamış:
"Bizde bardaklar o kadar ucuzdur ki biz Amerika'da aynı bardakla iki
kere içki içmeyiz" demiş.
İngiliz de bunun üzerine içkisini bitirip bardağı havaya fırlatmış ve
ateş ederek bardağı parçalamış:
"Bizim İngiliz kumsallarında bardak yapacak cam için o kadar çok kum
vardır ki, aynı bardakla iki kere içki içmeyiz" demiş.
Bunun üzerine Iraklı da buz gibi soğukkanlı bir şekilde içkisini
bitirmiş, bardağı havaya fırlatmış, silahını çekip Amerikali ve İngilizi
vurup öldürmüş:
"Bağdat'ta bu İngiliz ve Amerikalılardan o kadar çok var ki, biz aynı
adamlarla iki kere içki içmeyiz"
Karıyı da Çalmışlar
Sarhoşun biri üst baş dağınık bir halde
karakola gelir, araba anahtarını göstererek
komisere şöyle der : - Komiserim şu elimde
gördüğünüz anahtar var ya,onun üstünde az önce
benim arabam vardı, şimdi yok. Arabamı çalmışlar...
Komiser sarhoşa şöyle bir bakar: - Sen önce
kendine bir çeki düzen ver bakayım şu haline bak..
devletin komiseri önünde böyle fermuarı açık
durmaya utanmıyormusun?
Sarhoş pantolonunun önünde açık fermuara bakar,
bakar ve şöyle der: - Aha, karıyı da çalmışlar...
8 Numaralı Kutu
Doktorun biri yeni bir muayene açmış. Kapıya yazmış...
"Vizite ücreti 100 Dolar. İyileştirmediğimiz hastaya beş mislini geri veriyoruz..."
Vizite pahalı ama, doktor gerçekten doktor...
Her gelen hasta iyileşip gidiyor...
Doktorun ünü her geçen gün artıyormuş...
Uyanığın biri doktora gidecek, iyileşmeyecek ve beş misli parayı geri alacak ya, kapıyı çalmış...
"Doktor! Ağzımın tadı hiç yok... Öyle kötüyüm ki, hiçbir şeyin tadını alamıyorum..."
Doktor... Adama şöyle bir bakmış, hemşireye seslenmiş:"
Hemşire hanım! Sekiz numaralı kutuyu getirin"
Hemşire adama uzatmış kutuyu, adam, bir kaşık içindekinden yemiş ve anında tükürmüş...
"Ama Bu bok!!!!!"
Doktor sakin, "Evet! İyileştiniz. Tad alıyorsunuz artık.."
Adam, parayı ödemiş sinirleri tepesinde gitmiş...
Aradan birkaç ay geçmiş. büyük bir hırsla yeniden kapısına dayanmış doktorun...
"Doktor bey, ben de hafıza kaybı başladı... Herşeyi unutuyorum...!"
Doktor, adama şöyle bir bakmış yine, hemşireye dönmüş, "Kızım, sekiz numaralı kutuyu getirir misin?" demiş.
Adam, hemen itiraz etmiş, "Ama, o kutuda bok var!"...
Doktor, "Doğru! Bakın, hafızanız da yerine geldi!...."
Adam, ağlamaklı, hırsla ödemiş parayı çıkmış dışarı...
Kurmuş da kurmuş intikam planlarını... Birkaç ay sonra.."
Doktor! Ben de iktidarsızlık başladı... Durumum kötü, hiçbir şey yapamıyorum..."
Doktor adamı gözüyle şöyle bir inceleyip, "Hemşire hanım sekiz numaralı kutuyu getirir misin" diye seslenince, adam, tüm hırsıyla,
"S.kecem, seni de sekiz numaralı kutunu da..." diye bağırmış..
Doktor gayet sakin, "Geçmiş olsun! Artık yapabiliyorsunuz!!!!!!!!!"
Boru Yetmedi
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve
antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için
arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır.
Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev
sahibi bunlara bir şey ikram etmek için biraz
ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır.
Soba yerden 1 m kadar yukarda, altındaki dizili
taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş
olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı,
"adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini
düşürmüş,böylece daha kolay yakmayı amaçlamış."Fizikçi,
"adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın
daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş."Jeolog,
"burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi
bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını
sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış."
Matematikçi, "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş,
böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını
sağlamış." Antropolog, "adam ilkel topluluklarda
görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe
saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş." diyerek görüşünü
bildirmiş. Bu sırada ev sahibi içeri girmiş ve ona
sobanın yukarda olmasının nedenini sormuşlar.
Adam da cevaplamış: "Boru yetmedi."